"BİZ" adlı saçmalık
kendime ve size -siz ne yahu (oha lan yahu da dedim) sanki okuyan var- yazamadığımı kanıtlamak için dün yazdığım saçmalıklar dizisinin sonucu "BİZ" adlı öyküyü yayınlamaya karar verdim. faites-vous plaisir!
Hava kararmaya başladı. Bay E'nin evi oldukça sessizdi. Zaten en çok istediği şey de buydu. Sessizlik. Başka türlü olmuyordu çünkü. Yapamıyordu.
Daktilonun başına oturdu. İyi ki geçmedim bilgisayara diye düşündü. O ses olmadan nasıl zevk alıyorlar yazmaktan? Demek bir bildikleri var. Olsun yine de o zevki vermez. O tıkırtılar olmadan...
Ne diyorum ben diye bağırdı birden kendine. Az önceki konuşmayı sesli olarak düşünmüştü. Demek ki yazmaya başlayabilecekti. Bu onun ilham perisinin “ müsait misiniz acaba? “ diye açtığı telefon gibi bir şeydi. Fırsatı kaçırmamak için kendine dışarıdan bakmayı bırakıp dikkatini yazısına odaklamaya çalıştı. Nasıl bir şey olacak acaba? Şu ilk cümleyi yazsam olacak ama... Sonra birden elini tuşlara götürdü.
“GÜNEŞ” yazdı. Bir süre bekledi. “RÜZGAR” yazdı. Kafasını kaldırıp kitaplarının olduğu rafa baktı. Gözlerini yavaşça pencereye kaydırdı. Cama yapışan sarı yaprağı gördü. Odayı yağmur damlalarının sesi sardı. Sonra tekrar daktiloya baktı. “ARTIK” yazdı. Düşünmeye çalıştı, olmadı. Sadece önüne bakıyordu.
Ayağa kalktı. Önce düşünmeyi denedi. Hala boş bir şekilde önüne bakıyordu. Düşünmeyi denemeye devam etti.” Madem düşünemiyorsun nasıl fark ettin bunu? ”. “ Bilmem. “ dedi. Evin kapısına doğru yürüdü. Tam o anda çalan kapı zili onu kendine getirdi. Bilincini kazanmasıyla beraber yere yığıldı. Ayağa kalkacak gücü bulamıyordu. Zil bir kez daha çaldı. Sanki kafasının içinde çalıyordu. Biraz bekledi. Bir kez daha gücünü toplamaya çalıştı. Bu sefer ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Karısının yüzünü görünce bir an rahatladı ve tekrar yere yığıldı.
Tekrar gözlerini açtığında yatağında yatıyordu. Karısını odanın girişinde doktorla konuşuyordu. Bay E'nin ayıldığını görünce hemen yanına geldi. Bay E konuşmaya çalıştı. Ama ağzını bile açamadı. Nefes alacak gücü bile bulamıyordu kendinde. Karısı onun yorgunluğunu anladı, konuşmaya zorlamadı.
Geçen birkaç gün içinde Bay E kendini biraz toplayabildi. Konuşmaya bir gün sonra başlamış olmasına rağmen iyileştiğini düşünüyordu. Doktor da vücudunun yorgun düştüğünü söylemişti zaten. O da buna fazla takılmadı ve normal hayatına dönmeye çalıştı.
Birkaç hafta sonra neredeyse tamamen iyileşmiş görünüyordu. Sadece daha fazla uyuyordu. Kimse de bunda bir mahsur görmedi. Sonuçta uyumaktan zarar gelmezdi. Doktorla tekrar görüştüğünde de sağlıklı olduğu teyit edildi. Her şey normaldi. Artık erken yatıyordu sadece. Bu sayede hayatı da düzene girmişti.
Yine erken yattığı bir gece aniden uyandı. Dışarıda yağmur vardı yine. “ Tabi yağmur yağar sonbahardayız değil mi? “, susadığını fark edip mutfağa gitti. Çalışma odasının önünden geçerken aniden kapı açıldı. “ Ne var acaba içeride? “, içeri girdi.
Her şey bir anda oldu. Önce penceredeki daktilosunu gördü. Gözleri önce kütüphanesine daha sonra da pencereye kaydı. Cama yine sarı yaprak yapışmıştı...
Kendini kötü hissetmeye başladı. Yalnız kalmaktan korktu. Karısını uyandırmak istedi. Zar zor yatak odasına gitti. Ama karısı orada değildi. Birden başına bir sancı saplandı. Ağrının etkisiyle yere yığıldı. Yine aynı şeyler oluyordu.
- Bu ağrıya dayanamazsın boşuna uğraşma.
- Ne yapabilirim ki?
Sesin nereden geldiğini hiç düşünmedi. Sesi dinlemek istiyordu sadece. Yatağın yanına gitti sürünerek. Sanki birinin kontrolündeydi.
Yarım saat sonra elinde kalem bir şeyler yazarken buldu kendini. Bir sayfayı doldurmuştu neredeyse. Ne yazdığını okuyamadı. Okuyacak güç bulamadı. İçinden elveda yazmak geldi nedense.
- Bir de imza at bari.
Sese itaat etti. Kalemi kağıdın yanına bırakıp bıçağı eline aldı.
- Bıçağın ne işi var ki burada?
- Niye olabilir ki? Ağrından kurtulabilirsin. Hadi yap da kurtar bizi.
Yine itaat etti. Bileklerini kesti. Sıcak kanın yere akmasına izin verdi. Ağrı hafifleşmeye başladı. Haklıymış demek ki diye düşündü. Bir iki dakika sonra artık hiçbir şey hissetmiyordu. Tekrar yazdığı yazıya baktı. Yavaş yavaş gözlerini kapadı. Ölmeden hemen önce ağzından iki kelime çıktı:
- Bizi mi?
Yorumlar
Yorum Gönder