Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

zahar'ın düşü

"oblomov'un uyku saati geldiğine göre zahar da uyuklayabilirdi artık. yapacak işi de olmadığına göre uyuklayabilirdi işte. uyumamak için bahane aramaya hiç gerek yok. uyumak için sedire tırmandı. hemen uzadı. neden bu kadar yorulduğunu anlamadı. hatta bunun neden geçmiş zamanda anlatıldığını da anlamadı. büyük anlaşılmazlıklar içinde uykuya dalmak için kendini yatağa bıraktı. hemen uyuyamadı. zaten imkansızdı hemen uyuması. aklından oblomov'un ona söylediklerini geçirdi. onu kızdırmış olmalıydı fakat bunu nasıl yaptığını bir türlü anlayamadı. ona "iblis" deyişini hatırladı. nasıl bu kadar ağır konuşabilir diye düşünüp durdu yarım saat boyunca. son olarak zamanın neden bu kadar mantıksız geçtiği konusu aklına takıldı.ama fazla düşünmeden kendini uykunun ellerine bıraktı. -her yer karanlıktı. sonra karanlığın ortasında iki kişi gördü. biri oldukça şişman, diğeri yaşlı ve kısa boylu. şişman olan kısaya bağırıyordu."iblis". sonra ortalık etrafı insanlar

nezih bir ortam

şöminenin başında, hiç utanmadan vurdurduğum ayının postu üzerinde oturmuş şarabımı yudumluyorum. şaraba da bok gibi para bayıldım. çünkü ben zengin ve fütursuz biriyim. ama kültürlüyüm de; bunları yaparken fonda klasik müzik çalıyor. kimin veya ne zaman yazılmış bir eser bilmiyorum. umrumda da değil, kültürlü göstersin de. hele bunları yalnız yapmak ayrı bir hava katıyor. gördüğünüz ve anlmadığınız gibi dalga geçmek seçtiğim birkaç cümlelik bu paragrafı yazarken bile kendimi tutamadım, dalga geçtim. ulan ne garip zevkleriniz var anlamıyorum ki. neyse hepsini irdeleyeceğim. ama önce paragrafın düzgün hali: "düşünsenize çocuklar; bir dağ evinde, şöminenin karşısında, postun üzerinde oturmuş şarabınızı yudumluyorsunuz. etrafta kimsecikler yok. fonda klasik müzik, chopin'in dört mevsimi. ayrıca elinizde de bir kitap, mesala ulysses..." aslında orjinal metin bu da değil ama elimden en fazla bu geliyor, yapacak bir şey yok. yergilerime bu sözlerin sahibi hakkında biraz

oha lan yazıyorum

kusura bakmayın ama yeminimi bozdum. bir dolma kaleme sattım valla hepinizi. zaten daha fazlasını da hak etmiyorsunuz. o değil de sizi bir kaleme satmam da çok ironik değil mi? kalem resmen kayıyor kağıdın üzerinde. yazarken bir an olsun bile takılmıyorum lan. hep aradığım şey buymuş demek ki. yazım da pek güzel valla. bakmaya doyamıyorum şu an. egom da zaten büyüktü; sanırım az önce bu konuda daha önce denenmiş bir rekor kırmış bulunuyorum. çok iyi değil mi? meyse yalan söylemeyi bırakırsak, yeminimi tam olarak bozmadım hala. elim kalemi alınca içimdeki yazar ortaya çıkmadı. holywood değil burası. ama bundan sonra tüm yazılarımı kağıt üzerine bu kalemle yazacağım. çünkü muhteşem bir duygu. şu an aynı kelimeyi defalarca yazabilirim. ama tabi ki bu kalemle. o kadar hızlı yazdım ki buraya kadar olan yeri; şu an elim ağrıyor yemin ederim. ama hiç durasım yok. bu zevki tatmayalı o kadar çok olmuştu ki. az önce yazar olmaya çalışan birini duydunuz. şimdi normale döneceksiniz. evet n

ulan ben var ya

sonunda başlıkta da klişe kullandık. oh ne güzel oldu. zaten bu size son benzeyişim valla. bir daha benzersem büyük ihtimal intihar ederim. gerçi onu da yadırgarsınız siz şimdi. ulan siz insanlar vallahi de billahi de insan değilsiniz ha. eskiden farklı olduğum halde aranızda zor da olsa yaşayabiliyordum. şimdi artık sizinle aynı havayı solumak bile istemiyorum. etiğinize sokayım sizin. hele şu herkes yapıyor işte demek ki bunda bir şey yok mantığınız var ya. ulan mantık yürütmeyi bile bilmiyorsunuz. bir de gel asosyal olma. ulan zaten kendinizden soğutmuştunuz şimdi yaşamaktan da soğudum. aranızda olmak filan istemiyorum artık. ahlak anlayışınıza da sokayım. ona da sokayım buna da. şu an o kadar sinirliyim ki cinsel tercihsizliğimi unutup hepinize gelebilirim. iğreniyorum sizden. ha bir de taşak geçmeniz var ya. o ayrı bir şey zaten. sizi adam yerine koyduk ya bir kere... size turgut uyar'la cevap veriyorum ve evet yine bu. hep aynısı kullanıyorum. ne denir bilmiyorum s

okul gazatesi için yazı çalışması

bugün benim için ilklerin ve enlerin günü. bu başlık da bunun zirvesi oldu. neyse en azından bu sefer birini boğmayacağım. taş paradoksuna inanan arkadaşım lütfen gülme. şu ilkleri sıralamaya başlamak lazım gelmekte. ilk olarak "en"lerle başlayalım; ulan daha önce hiç bu kadar alakasız bir başlık attığımı sanmıyorum. bu da en düşük cümlelerimden biri oldu. hayırlı olsun. güle güle kullanın. "bir akıl hastası olarak ben" yazımda da bahsettiğim gibi sonum kötü. bugün birine bu sefer seni gerçekten öldüreceğim diyerek saldırdım. kavga ettik ama kan çıkmadı. ayrıca şöyle bir baktım da bu yazıda hala insan olmadığım düşüncemle ilgili herhangi bir şey söylemediğimi far ettim ve aslında bağlamanın gereksizliğini görüp vazgeçmek için özben'le tartışırken kendisini domine edip, onun görüşü olan insan olmadığım yargısına bağlamanın daha iyi olacağını kabul edip bağlamak için hazırlıklara başladım ama sonra bunları buraya anlatırken inanılmaz uzunlukta ve bir o kadar d

sizi size anlatmak

size böyle yaptığınız şeylerdeki saçmalıkları, yanlışları filan anlatıyorum ya bir ara kendimi aydınlanma çağının filozofları gibi sandım. biri değil bildiğin hepsiymişim gibi düşündüm. sonra baktım da ben bile o kadar dönek olamam. hem pragmatist hem de halkçı olamam. globalleşen dünya götünüze girsin! of ne girişti be. ulan bu fransızca sınavları sayesinde öğrendik bir şeyler galiba. hem anlamını belki de yanlış bildiğim kelimeleri kullandım hem de küfrettim daha iyisi mi var yahu? neyse bu yazı egom üzerine olmayacak ama maximus narsistusun devamını yazmayı düşünüyorum, benim egom öyle bir yazıda anlatılacak kadar küçük değil. neyse hakikaten düşündüm de bu tespitler hiç de objektif değil. bu arada şeref sen geçen gün çok iğrenç bir insansın. yeri gelmişken klişeler hakkında da birkaç şey söylemek isterim. nefret ederim. ama gülmekten öldürürler beni. asla kullanmam ki kendimi tekrarlamaktan da nefret ederim. ama zorunda bırakıyorsunuz. az önce dünyanın en klişe sorusu soruldu

bir II

uzun zamandır bir şey yazmıyormuşum gibi geliyor. halbuki daha dün yazdım. her gün yazıyorum, yazıyorum yazmasına da daha bir giriş yapmasını bile bilmiyorum. böyle saçma bir giriş ancak benden çıkar zaten. ergen tripleriyle başladığım bu yazıma tabi ki böyle devam etmeyeceğim. ama kendimi çok yalnız hissediyorum. bütün dünya gitti bir ben kaldın. ya sabır! bu arada fark ettim de lan lise öncesiyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. bildiğin sanki yaşamamışım gibi. niye bilmiyorum diyecektim ki hafızam sağ olsun buldum. ben insan olmaktan liseye başladığım zamanlarda vaz geçtim. o gün bugündür -cümleyi nasıl bitirecektim lan- linkin park dinlemiyorum. kalemle, blogum için, yazdığım ikinci yazı bu. o yüzden ,saçmalamak konusunda, bu yazıda da kendimi daha yukarı çıkardığımı söyleyebilirim. ben bu işi bilmiyorum gerçekten. madem sayılamayacak kadar az okurum var, bundan sonra yeni bir kampanya başlatıyorum. eğer kendimden bu kadar çok ve siz insanlardan bu kadar genel konuşmamdan

bir I

evet, kazananı açıklamıyorum. bunca meraklıyı da bekletmek isterim açıkçası. açıklayacak olsam da merakları götlerinde (bizim orada öyle derler) patlayacak bunların. çünkü önceki yazımı bitireli beş dakika bile olmadı. üstelik ilk yazımı yayınlamayı da düşünmüyorum ki olayın ne olduğu merakını da içinize alıp iyice meraklanın. ya da vaz geçtim ya. ama bu birinci yazı olacak , o kesin. sırf götlük olsun diye. ulan insanlar sizden hakikaten nefret ediyorum. ayrıca süboya söylediğim laflar için de özür dilerim. adamdan su isteyeceğim şimdi. böyle olmaz. su mavidenizdeymiş lan. bütün küfürler kalsın abi. işim düşerse lafımı geri alırım. böyle bir boka yaramıyor özrüm. of! kusura bakmayın bilinç altımın penceresi açık unutmuşum, az önce iç sesime maruz kaldınız. neyse pek farkımız yok zaten. o daha dobradır. lafını hiç sakınmaz(klişeleri sikeyim). neyse kendimize gelelim. özben haklı. meraklılar kalacak öyle. yapacak bir şey yok. bu arada size bir şey sormam lazım. şizofrenlere nas

arkadaş ya

evet aferin geri zekalılar. artık yazılarımı okuyanlara hakaret etmeye başladım. zaten okuyan bir kişi var o da alınmaz. o yüzden dümdüz gidesim var annenize, eşinize, dostunuza ama kendimi tutuyorum ama arada kaçarsa kusura bakmayın. sizlere sizin arkadaşlık meselesinden aslında anlamadığınızı ama buna rağmen nasıl da her insana arkadaş gibi yaklaşmak gerektiğini söyleme hakkınızı kendinizde bulma cüretine sahip olduğunuzu göstermek istiyorum. şimdi bu cümleyi yeniden okuyun. saçma değil mi? siz de öylesiniz çünkü. siz bu işi beceremeyeceksiniz. valla lan. asla beraber yaşayamazsınız. hatta size fütüristik bir tahmin yaparak ileride hepinizin farklı gezegenlerde kendi kabuğunuza çekilip sevdiğiniz insanlardan bile ayrı yaşayacağınızı kanıtlayabilirim. tabi ki kanıtlamayacağımı biliyorsunuz. bunu hiç yapmadım. yetim var mı yok mu onu da bilemezsiniz. sen ayrısın sen biliyorsun. bir kere arkadaşlarınızı onların hassas yerlerinin anten ayarlarıyla oynayarak yanınızda tutamayacağını

ironidir o ironi

bu yazımda size bir şeyden bahsedeceğim şeklinde olan klişelerden nefret ediyorum. o yüzden bu klişeyle başlamak istedim. klişeleri de çok kullanmaya başladım. hadi hayırlısı. size biraz da dış dünyadan bahsetmek istiyorum. en az benim kadar boş yazan birini bulduğumu söylesem inanır mısın? yeni aşk hayatında mutluluk dilerim, dönme sakın geri çok gülerim...ehöm pardon diyerek devam ediyorum. bu arada hande yener'den o kadar çok nefret ediyorum ki ölse lokum dağıtırım. neyse biraz önceki facia şarkıya geçmeden önce söylediğim gibi benim kadar boş yazan hatta sanırım beni geçebilecek nitelikte bir insanı bulmuş bulunmaktayım. aslında çok önceden beri vardı bu blog ve bu saçmalık. ancak sizinle paylaşabileceğim kadar saçma olması için biraz pişmesi gerekti tabi. "O yüzden, akşamları yüz dört düğme, ucuz sigara, bir şişe su, çay, acil hallerde yüzümün tuzlanmaması için mendil, bazen de hatıraları geri getirebilmesi için birkaç fotoğraf, ben böyle günlerde siz sessiz sakin

zaman

Resim
rob gonsalves' in eseri olan bu resmi niye koyduğumu hiç bilmiyorum açıkçası. bahsetmek istediklerimle uzaktan yakından alakası bulunmuyor. ama güzel resim değil mi? öğrenin adamı da kültürünüz artsın. entellektüel ortamlara akın. ayrıca resim başlıkla alakayı kurmamı sağlıyor daha ne olsun ki? bahsedeceğim konuya gelirsek ben de bilmiyorum. herhalde yine olduğunu bildiğim ve bildiğiniz halde kurtulmaya çalışmadığım ve çalışmadığınız seviyeli ilişkiler bulundurduğum ve bulundurduğunuz komplekslerim ve komplekslerinizden bahsederim. bu kadar bahsettiğim yeter. hazır konuşacak bir şey yok olmayan size yazdıklarımı beğenen bir kişiyi daha bulduğum üzücü haberini vermek istiyorum. bildiğin beğenmiş lan. hatta normal konuşurken kurduğum bir cümleyi bile beğendi. bu cümlenin biraz iricesi üst paragrafın büyük bir kısmı. acaba dalga filan mı geçti, onu da anlamadım. bu arada hitap tarzımın "sen" e doğru kaymasının sebebi okuyucularımla daha da samimi olmak istemem değil

h.h.h. 'ye mektup

sevgili ha-ha hikmet; seni tanımaya daha yeni başladım ama sanki yıllardır tanıdığım bir insanlar konuşuyormuşum gibi klişesini kullanabileceğim biri gibi düşünüyorum seni. çok fazla gibi oldu gibi. yok yok böyle iyi. klişeyi kullanmamaın sebebi olarak senin hala tam olarak içindeki özben'i bulamamaış olman, hala tanışamadığım kendi özben'ime ve kendime yakıştırdığım sıfatları kendine bihaber bir şekilde yakıştırmanı gösterebilmekteyim. ayrıca insanların saçma olarak adlettiği cümlelerin de en az şu an sana yazdıklarım kadar mantıklı. bu kadar çelişkili bilinçler olduğunuzu düşünmeleri de bu yüzden zaten. bu arada türkçenin gizli köşelerinde tozlanmış bir şekilde saklanan kelimeleri de sırf sen seviyorsun diye bu kadar kullanıyorum. bencede onları gün yüzüne çıkartmak, topluma kazandırmak, sosyalleştirmek, bir işe sokmak, eline onu bir süre idare etmesi için üç beş kuruş sıkıştırmak, bir aile kurmasına ön ayak olmak, hayatını düzene sokmak, arada çaya gitmek, evlenip hanıml