zahar'ın düşü

"oblomov'un uyku saati geldiğine göre zahar da uyuklayabilirdi artık. yapacak işi de olmadığına göre uyuklayabilirdi işte. uyumamak için bahane aramaya hiç gerek yok. uyumak için sedire tırmandı. hemen uzadı. neden bu kadar yorulduğunu anlamadı. hatta bunun neden geçmiş zamanda anlatıldığını da anlamadı. büyük anlaşılmazlıklar içinde uykuya dalmak için kendini yatağa bıraktı.

hemen uyuyamadı. zaten imkansızdı hemen uyuması. aklından oblomov'un ona söylediklerini geçirdi. onu kızdırmış olmalıydı fakat bunu nasıl yaptığını bir türlü anlayamadı. ona "iblis" deyişini hatırladı. nasıl bu kadar ağır konuşabilir diye düşünüp durdu yarım saat boyunca. son olarak zamanın neden bu kadar mantıksız geçtiği konusu aklına takıldı.ama fazla düşünmeden kendini uykunun ellerine bıraktı.

-her yer karanlıktı. sonra karanlığın ortasında iki kişi gördü. biri oldukça şişman, diğeri yaşlı ve kısa boylu. şişman olan kısaya bağırıyordu."iblis". sonra ortalık etrafı insanlar sardı. şişman olan zayıflayıp, hastalıkla görüntüsünden kurtuldu; kısa boylu olan ise fark edilir derecede uzayıp, yaşlı görüntüsünden kurtuldu. zahar yavaşça o iki insana doğru yürüdü. eski şişman, şimdi yağız adam karşısındakinden özür diliyor, onu kurtardığı için teşekkür ediyordu. sonra etrafı saran sarı ışık beyaza döndü ve her yeri sardı. hiçbir şey görünmez oldu.-

"zahar!" diye bir ses duydu. akşam yemeği vakti gelmiş olmalı diye düşündü. hemen kalktı ve efendisinin yatak odasına doğru yürüdü. kapıyı açtı ve ..."

bu alıntı baya uzun oldu. eh tabi kendimden alıntılıyorum olsun o kadar. egomu tatmin edesim geldi.

daha önce bir ademoğlunun yazısından bir bölümü burada yayınlayıp eleştirisini yapmıştım. arkadaşa fazla adil davrandığımı düşünüp ve pişman oldum. o yüzden pişmanlığımı gidermek adına kendimi rezil etmek istedim. bunun için de en muhteşem yol tabi ki okuduğum bir kitap üzerine yazdığım; oldukça saçma, yeterince bayağı, uygun derecede sıkıcı, abartılı derecede devrik, orta seviyede ingilizce bilen, deneyimli öykümü paylaşmak.
not: yapılan bütün yanlışlar, anlatım bozuklukları, cümlelerin düşüklüğü -tıpkı bunda olduğu gibi- tarafımdan -yazma yetim olmadığı için- doğal bir şekilde, kasıt bulundurmadan yazılmış olup, tüm hakları yoktur. tüm hakları ne lan? benim bile haklarım yok, kıytırık bir yazının nasıl oluyor hakları? ulan ne çakalsınız ha. para kazanmayı biliyorsunuz.

öncelikle ana paragrafımdan başlamak istiyorum. anlamayanlar olabilir; rüya anlattım. ama dalga geçmek yerine rüya yorumu yapmaya karar verdim. şimdi karanlık ne boka dalalet eder bilmiyorum ama iki insan bildiğin iki insan işte. illa bir şey ima etmesi mi lazım? şişman demek kıtlık demek onu biliyorum. etrafı saran ışık ahiretteki değnekçinin el feneri. yani tez zamanda bir yerden para gelecek.

bu arada kırk yılda bir olsun işe yaramak istiyorum; okuduğum kitabın adı "oblomov". zahar da onun uşağı zaten. süper özenti olduğum için bunun üzerine bir kaç harf saçmalayacağım dedim. neyse okuyun güzel kitap. kültür edinin biraz.

ayrıca fark ettiyseniz; betimlemem daha mükemmel olamazdı. sonunda mükemmel saçmalığa ulaştım. edebiyat tarihine bu şekilde geçmek istemezdim demeyeceğim niye istemeyeyim lan? hangi ego bunu istemez?

ama itiraf etmeliyim ki yazımı beğendim. tabi kısa bir süre boyunca. başlığın ikinci harfini yazınca tüm büyü bozuldu. aslında bir daha öykü yazmasam iyi olur sanırım; yine nirvanaya ulaştım. çok mütevazıyım.

yazımı beğenenler olursa onlara söylemek istediğim bir kaç çift söz var: zamanında adamın biri; bir öykü yarışmasına gönderdiğim öyküyü okuyup duygulanmıştı. birkaç defa daha okuttum emin olmak için ama yine duygulandı. şimdi norveç'te. norveç de güzel ülke bu arada. soğukmuş diyorlar ama benim için bir şey fark etmez. ben sivaslıyım teyze. sivas'a da bayağıdır gitmiyorum. gerçi gitsem ne olacak, nereyi gezeceğim? aslında"hakan"a gidebilirim. dur lan ben başka bir şey anlatıyordum. ha o adamdan farkınız yok. bir de saçınızı düzgün tarayıverin.

bu dandik öykümü burada paylaşmak istemezdim dersem kendimi aşarım. bu blog bunun için zaten. neyse güzel olmadığını biliyorum o yüzden yüzüme vurun. vurmayın lan adam öldü. yazıyı yine klişeyle bitirdik sonumuz hayrolsun. iyi geceler. a ve i.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

güneş batarken -depresyonun- ardındaki tepelerin

tren garından özür diliyorum

nezih bir ortam