ironidir o ironi

bu yazımda size bir şeyden bahsedeceğim şeklinde olan klişelerden nefret ediyorum. o yüzden bu klişeyle başlamak istedim. klişeleri de çok kullanmaya başladım. hadi hayırlısı.

size biraz da dış dünyadan bahsetmek istiyorum. en az benim kadar boş yazan birini bulduğumu söylesem inanır mısın? yeni aşk hayatında mutluluk dilerim, dönme sakın geri çok gülerim...ehöm pardon diyerek devam ediyorum. bu arada hande yener'den o kadar çok nefret ediyorum ki ölse lokum dağıtırım. neyse biraz önceki facia şarkıya geçmeden önce söylediğim gibi benim kadar boş yazan hatta sanırım beni geçebilecek nitelikte bir insanı bulmuş bulunmaktayım. aslında çok önceden beri vardı bu blog ve bu saçmalık. ancak sizinle paylaşabileceğim kadar saçma olması için biraz pişmesi gerekti tabi.

"O yüzden, akşamları yüz dört düğme, ucuz sigara, bir şişe su, çay, acil hallerde yüzümün tuzlanmaması için mendil, bazen de hatıraları geri getirebilmesi için birkaç fotoğraf, ben böyle günlerde siz sessiz sakin ve varlığını bile belli etmeyen okuyucum için yeni tasvirler, yeni tecrübeler, yeni fikriyyat ve hikayeler yazarım." mesela bu o blogdan izinsiz bir şekilde bununla alakası olmadığı için fikir hakları yasasına saygısızlık yapmadan alınmıştır. alakası olsa da alırdım lan. bunun fikri de zikri de sike sürülecek zeka kırıntısı olmadan yapıldığı için hiç de rahatsızlık duymuyorum.

şimdi incelemeye başlayalım, bir kere bir insan, özellikle de birerkek eğer cinsel durumu normalse -ki kendisinin performansı iki sene öncesi kış ve bahar ayları boyunca yükselen ve mide bulandırıcı bir grafik çizmiştir- yalnız kaldığında bu yazdıklarını yapmaz. saçmalık. biz o fotoğrafların da mendilin de ne için olduğunu biliyoruz. yeme lan bizi. hak ediyorsun her şeyi biliyorsun değil mi?

bu arada fark ettim de ben bu adamdan bahsettikçe ya da dürüst olalım bu adamla dalga geçtikçe kendimden uzaklaşarak insan olduğumu fark ettim. insanları kendi değer yargılarıma, kendi alışkanlıklarıma, kendi kafama (ne saçma oldu lan ya neye göre yargılayacağım) göre yargılarsam tam anlamıyla insan olurum. bunun normalliği kadar çelişkisizliği de tartışılması gereken bir husutur bence.

bu arada size daha önce bu yazılarımı nasıl yazdığımdan hiç bahsettim mi? alırım elime çayımı, suyum da eksik olmaz. peçete de alırım yanıma. yüzüm tuzlanır da arada (?!). sonra sırf sizin için yazarım. benim değerli okuyucularım sizler benim her şeyimsiniz.

az önce yazdıklarımı okuduktan sonra klavyenin üstüne kusmak istedim. boğazıma bir parmak da attım ama çıkmadı. sanırım daha fazla iğrenemem. kendimden. sanki 5 dakikalığına insan olmuş gibiydim. çok kötüydü lan. sizdeki mide kimse de yok insanlar.

farkındaysanız; yazılarımın dili çok sadeleşti. fark etmediniz mi? ulan kimse yok ki fark etsin. arkamdan "bozdu artık, hep kendini tekrar ediyor" diyen bile yok. bunun verdiği mutluluk paha biçilemez. işte bu benim orgazmım. öeh daha da iğrenç olabiliyormuşum lan.

sanırım bu yazı bitmelim artık. iğrençlik sınırlarımı bildiğimi sanıyordum ama kendimi aştım lan az önce. neyse bu arada dalga geçmemi hak etmeyen kim varsa onlardan da özür dilerim. ama hak etmeyenlerden sadece. o yüzden birilerinizi rahat bırakmayacağım. beyleeeer, sıçtınız! neyse hadi iyi günler kusuyorum. a ve i.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

güneş batarken -depresyonun- ardındaki tepelerin

tren garından özür diliyorum

nezih bir ortam