yazmaya çalışırken çığır açmak

Bu eylemi defterin ilk sayfasına yazarken büyük bir zevk ile gerçekleştirdim (yazılarımı bloğuma yazmadan önce sıçtığım deftere). Aslında çığır açmadım; bildiğin sıçtım (söylemiştim). Ama tükenmez kalem işte. Klavyede yazarken de düzeltemiyorum. Aslında düzeltebiliyorum da kim uğraşacak lan? Bu arada bu blogda -ve bu defterde- bol bol gerçekleştireceğim sanırım bu eylemi (sanki daha önce hiç yapmadım) çünkü bu paragrafta yine sıçtım.

Aslım meseleye gelirsek; yazmaya çalışanlardan nefret ediyorum. Çünkü yazmaya çalışmak dünyanın en saçma işidir. Bir yazıya çalışabilir peki fakat yazmaya “ıkınmak” boşunadır. Çünkü zaten yazmak için çalışmaya ihtiyaç duyuyorsan senin için kötü insanlık için muhteşem bir haberim var: yeteneğe de ihtiyacın var lan sevgili fukara. Yeteneksiz gerizekalı yazmak senin neyine?

Hitabetimi de gerçekleştirdiğime göre tasvire başlayabilirim. Bu yetenek düşmanları edebiyatla ilgilenir görünürler, hatta şiir yazarlar, hatta bazen güzel de olur. Yine sıçtık; hiçbir zaman güzel olmaz. Ancak kalbin iner arabadan ama meltem ya da kanser biner ahmakıslatan. Ne güzel değil mi? Tüm bu kelimeler adeta katledilmiş, yazık lan! Hadi neyse yeteneksizsin kabul edelim, senin ilacın benim, n'olur gitme! Karıştı karıştı... bu yeteneksizliğinle kendini yetkin görüp diğer insanların yapıtlarında kendi yeteneksizliğinden izler görmeye çalışman ve bu izleri göremeyince insanı yetkinsizlikle suçlaman, yaftalaman ne yaman çelişkidir? İyi ki insan değilim de seninle ortak bir yanım olmak zorunda değil.

Şunu da belirtmek gerekir ki bu yazı bir infial anının niteliksiz bir istiaresi midir değil midir bilmiyorum. Sinirim geçeli bayağı bir zaman geçti fakat eşek kırk yıl sonra yine eşek olduğu için (io sono asino) bu yazının şu an veya başka bir zaman yazılmasında sakıncı yok. Gerçi yazılmasa daha iyiydi ama yazmadan bilemezsin, en güzel yazı henüz yazılmadı.

Kısa ve gereksiz açıklamalardan sonra mental betimlemelere devam etmek gerekmez ama olsun parça bütünlüğü için gerekli. Bu insanlar, edebiyatın ırz düşmanları, ego konusunda bana kafa tutma çabasına giriştiler son zamanlarda. Böyle boş bir uğraşın için neden girdikleri anlayamadım fakat tabi ki başarısız oldular bu aşikar. Bu “kapağında şey vardı” insanları emir kipinde çekim yapmayı öğrenmişler ki bol bol kullanıyorlar. Tamam  anlıyorum siz insanlar doğanın yüz karasısınız ama birine de saygınız olsun yahu! Kime çektiniz bilmem ki.

Benimle ego yarışına giren sevgili sidikçilerle biraz daha zaman geçirmek isterim. Anladım egonuz var, kibirlisiniz ama manyak mısınız lan? Bir ara verin arada sırada (muhteşem süper oldu bu cümle. Bunu beni seven gerizekalılara (anam babam hariç) adıyorum). Hemtürlerinizi bu kadar çok rahatsız etmekten ne zevk alıyorsunuz ki? Ona buna emir ver, küçük dağları ben yarattım havasıyla gez, büyükleri içinde umudun olsun (bu kelimeler kaosunun bir espri olamayacağına siz de biliyorsunuz)... çok sefil bir hayatınız var çok...

yeri gelmedi ama olsun yeni düşünce akımımdan bahsetmek istiyorum; azoşizm. Kurucusu ve tek müridi benim (bazı barışkayacılar var onlar bizden değildir) başka kimseyi istemiyorum. Zaten bana katılmak için aseksüel olmak şart olmasa da tavsiye edilir. Ayrıca insan olmayanlar gelebilir sadece. Hayvanlardan da nefret ederim. Saçma sapan espriler yapmayın.

Bir gün sonra yeniden devam; anladım ki bunlardan size bahsetmekte fayda yok ama olsun yayınlayacağım yine de o kadar uğraşıp yazdım silemem şimdi. Hepiniz aynı olduğunuza göre size sizden bahsetmek çok boş bir uğraş. Benim dediklerimi anlayabilecek “incelikte” birileri yok aranızda. Aranızda güvendiğim “insanlar”dan bile kayıplar yaşamaya başladım (anlatım bozukluğu yine, yeniden ve daima). Bugün siz sevgili gerizekalılardan biri bana “efendime isyan”da haksız olduğumu söyledi. Cevabım siktir git tabirinin daha kibarı olacaktı ama dayanamayıp olduğu gibi söyledim. Ne de olsa bizim memlekette adama “adam” denir.

Aynı atmosferi solumak bile istemediğim bir insanla bir hafta geçirmekle çok sevdiğim birkaç insanlar bir hafta geçirmek imkanları bana aynı anda sunan karmaşa  kafamı oldukça kurcalamakta. Öyle ki kafamda kaostan düzen yaratıp arda anlamlı ve düzgün cümleler söylememe neden oldu. Kafam o kadar karışık ki -görün işte- arada sizin cümlelerinizden yazıyorum. Hatta kafam o kadar karışık ki pişman mıyım değil miyim anlayamadım. Kazancım oldu fakat acı çekme imkanım elden kaçtı.

Az önce aptallığımın sınırlarını bir parça daha genişletmiş bulunuyorum. Demek ki hala doğal sınırlarıma ulaşamadım. “O kadar aptal oldum ki” -evet yine başladım- resmen günlük sayfası yazdım lan. Kendimden iğreniyorum. Bildiğin değerlendirme filan yaptım. “sikerim” şansı da sanşsızlığı da. İyi ki de gitmedim. Düşülen aciz durum ise bambaşka zaten. Sayenizde yaşamdan keyif almaya başladım sevgili başkan yardımcıları.

Günlükümsü bir paragraf yazdığımdan dolayı kendimden utanmam gerektiğinin farkındayım. Sizinle yaşaya yaşaya benzedim ne yapalım. Neyse hazır konu sizden açılmış; arada sırada yaptığınız sosyal sorumluluk projelerinden birini tanıtayım; -evet beni bu paragrafı yazmaya itmediği halde bu paragrafı yazmamamın bahanesi olarak gösterebileceğim karmaşa- birkaç insan tarafından sadece bir odada oturmakla hazırlanan bu proje fazlalıkları gizleyip topluma optimum yarar sağlama amacında. Ama yeterince destek yok (şu an yalan söylüyorum çünkü bu projeye destek verecek en az bir yatakhane tanıyorum). Keşke böyle bir proje olsaydı. Midemiz bulanıyor artık yeter. Onun yerine bambaşka bir şey var: “güneydoğu anadolu gezisi”. En azından ben çıktıktan beri bu böyle.

Oldukça uzun olması planlanmış ve bu yolda da emin adımlarıyla ilerleyen bu yazı olabildiğine dandik olacağından dolayı aslında o kadar uzun olması da bir anlam ifade etmiyor sizin de düşünebileceğiniz gibi. Ya da düşünemeyeceğiniz gibi bilemedim. Ama madem uzun olacak artık bir şeyler açıklamanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Son birkaç aydır yazmadığımdan da anlaşabileceği üzerine artık blog konusunda ne hevesim ne umudum var. Artık yazdığım yazılar tümüyle amaçsız olmasa da barındırdığı bilgiler toplum açısından bir şey ifade etmeyeceğinden dolayı -ki daha önce az da olsa bir şeyler ifade ediyordu- tümüyle niteliksiz kalacak ve diğer bloglardaki yazılardan farkı kalmayacaktır.

Yani demek istediğim (başlığa yani ile başlanmaz) yazılarımın diğerlerinden farksız olması benim nazarımda onları değersizleştirir, sıradanlaştırır ve “normal” yapar. Her zaman yakındığım gibi size benzemek konusundaki görüşlerimin sonucunda böyle bir yargıya varmam tabi ki de rahatlıkla tahmin edilebilir. Anlatım bozuklukları yapmaktaki ısrarım aslında farklı olma çabasından kaynaklanmıyor. Bunun nedeni anlaşılabilir ve düzgün bir ifadeyle yazdığım zaman kafamdaki karmaşayı, çelişen düşüncelerimi bu form altında verememem ve duygularımı ve düşüncelerimi metnin altında açıkça dışarı vuramamamdır. Bundan bir önceki cümleyi inceleyecek olursak -tabi benim stilimle- verilmek isteneni düzgün ve anlaşılabilir bir şekilde verdiği için bana göre anlam bakımından yetersiz ve saçma bir cümledir. Derdim anlaşılmayan yazılar yazıp entelim demek değil, tam tersine anlaşılmak için anlaşılmazlığımı, uyan bir formatta yani anlatım bozuklukları ve çelişkilerle süsleyerek, vermek ve karmaşamı anlatabilmek. Edebi gibi duran bu cümle size saçmalık olarak geliyor olabilir çünkü öyle!

Benim değer yargılarım sizinkinin neredeyse tam tersi olduğu için benim mantıklı ve anlamlı bulduğum her şey size saçma gelecektir. Güzel bulduğum şeyler size kötü gelecektir. Hatta bu durum zaten böyle. Gözlemlerim sonucunda ulaştığım bu yargılar sayesinde sizden farklı olduğumu ve böylece insan olmadığımı iddia edebiliyorum. Ayrıca bu paragrafta saçma oldu biliyorum.
Amaçsızlığımdan bahsettiğime göre yazının ana fikrini vermişim. Tüm bu saçmalıklar altında verdiğim şeyler oldukça değersiz olmakla beraber tamamen benim düşüncelerim ve özelliklerim. Ha bu arada son bir şey insanlardan nefret ediyor diye sanatçıların hayranı olacak biri değilim. Ben ayırt etmeden tüm insanlıktan nefret ediyorum. Birkaç kişiyi tenzih ederim tabi ki de. Yazıyı bitirmenin vakti geldi. 30. yazım aynı zamanda son yazım da olabilir. İyi günler. A ve i.

Yorumlar

  1. orhanizm akımının azoşizm akımına en büyük rakibi olması ile ilgili ne düşünüyon lan (küfür)?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazının başlığı var ya sama tanıdık geldi mi? sen de yapmışsın

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

güneş batarken -depresyonun- ardındaki tepelerin

tren garından özür diliyorum

nezih bir ortam