varolmanın gayet dayanılabilir ağırlığı
-sevdin mi buraları? -bilmiyorum. -çok olmadı o zaman? -yoo, bir ayı devirdim bugün. -gezmeye pek fırsatın olmadı galiba? -oldu aslında, ama çok da gezmedim. bilmiyorum. -nasıl bilemezsin ki? -nasıl bilebilirsin ki? bir yeri tanımadan sevemezsin diye düşünüyorsundur muhtemelen. bunun için de tanımak için fırsatları değerlendirmek lazım değil mi? -evet, bir şans vermelisin sevmek için. -burayı sevmek ya da sevmemek zorunda değilim ki. ayrıca sevmek için de tanımak yeterli mi sadece? hissettiklerin de önemli değil mi? ama o da tek başına yetmez ki. ben mesela bok gibi hissediyorum buraya geldiğimden beri, şehirle bir alakası yok. ama şehri de sevdiğimi pek düşünmüyorum. -gezsen ne kadar güzel bir şehir olduğunu fark ederdin. -gezmeden de anlaşılabiliyor güzel bir yer olduğu. ben güzel değil demedim ki. sokaklarda kaybolmak, binalara hayran kalmak için tam yeri. -sevdin yani. -öyle demedim. -anlamadım. -ben de. insan yeni tanıştığı birisiyle nasıl bunları konuşabilir ki...