sizi size anlatmak

size böyle yaptığınız şeylerdeki saçmalıkları, yanlışları filan anlatıyorum ya bir ara kendimi aydınlanma çağının filozofları gibi sandım. biri değil bildiğin hepsiymişim gibi düşündüm. sonra baktım da ben bile o kadar dönek olamam. hem pragmatist hem de halkçı olamam. globalleşen dünya götünüze girsin!

of ne girişti be. ulan bu fransızca sınavları sayesinde öğrendik bir şeyler galiba. hem anlamını belki de yanlış bildiğim kelimeleri kullandım hem de küfrettim daha iyisi mi var yahu? neyse bu yazı egom üzerine olmayacak ama maximus narsistusun devamını yazmayı düşünüyorum, benim egom öyle bir yazıda anlatılacak kadar küçük değil. neyse hakikaten düşündüm de bu tespitler hiç de objektif değil. bu arada şeref sen geçen gün çok iğrenç bir insansın.

yeri gelmişken klişeler hakkında da birkaç şey söylemek isterim. nefret ederim. ama gülmekten öldürürler beni. asla kullanmam ki kendimi tekrarlamaktan da nefret ederim. ama zorunda bırakıyorsunuz.

az önce dünyanın en klişe sorusu soruldu bana. tabi ben onu bütün sadeliğiyle sunamam size. neyse malın biri bana az önce bir huri anadan doğma gelip seninle halvet olmak istiyorum dese olmayacak mısın diye sormak gafletinde bulunarak benim osmanlıca pratik yapmama vesil olma şerefine nail oluverdi. kendimi tekrarlamaktan nefret ederek cinsel tercihsiz olduğumu söylemeye devam etmek istiyorum. ayrıca hiç de çelişmem bu da ek bir bilgi olsun.

neyse gerekli yerlere laf soktuktan sonra konuya geleyim. anladım ki size iğrençsiniz ibneler demekle bu klişe zincirini kırmayı başaramayacağım gibi sizde de bir etki bırakmadığını gördüm. okumuyorsunuz ki lan. tamam okumayın dedik de okuyacağınızı düşünüp öyle dedik. lan bir kere denileni yapmanız gerektiği zaman yapın ya. bu kadar da ters olunmaz ki. neyse o yüzden bundan sonra yazıların konusu, şekli filan değişebilir arada. ama yine de kendimle dalga geçmezsem kendimi rezil etmezsem uyuyamam geceleri. gazım oluyor. şimdi monitörü yavaşça yere bırakın. benim yüzümden kırmak gerekmez.

jimmy'e;

elimde rahatsız görünen, renkten uzak defter. diğer elimde tutmakta bile güçlük çektiğim kalem.

yanı başımda amfi olmadan çalınan gitarın tellerinden çıkan ince, hem rahatsız hem de mutluluk verici sesler. diğer tarafta hafiften alevlenmeye başlayan tartışmalar ve bunları izleyen şuh kahkahalar. tepemde yanan kadiri yüksek lamba, pencereden esen soğuk poyraz. ve bunların ortasında bir şeyler üretmeye çalışan ben.

dayatılan şeylerden bir sonuca ulaşmaya zorlanmak. isteksiz, kırıcı, ihanetvari yazılar. her şeyin ötesinde insanları geri götüren, kendi tanrılarına tapmakta kararlı ayrılıkçı küçük insanlar.

sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız
...

insanları sinir etmek için çabalamak, nerede olduğuna bakmadan yapılan eleştiriler, nankör kahkahaların çınlayışı ve tüm bunların verdiği dayanılmaz hafiflik. teşekkürler moupassant.

bundan sonra bazıların anlamayacağı, anlaması gerekenlerin ise okumayacağı bazı yazılar yazacağım. olmadığının farkındayım. yazamadığımı biliyorum, yüzüme vurmayın. iyi geceler. a ve i.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

sizi çakal insanlar

bilmenin ağırlığı, dayanmanın gereksizliği